4 Nisan 2012 Çarşamba

OSMANLI DEVLETİNDE DEVLET YÖNETİMİ

Osmanlı Devleti mutlak monarşi ile yönetilirdi. Devletin başında Osmanlı soyundan gelen bir padişah bulunurdu.
Hükümdarlık babadan oğla geçerdi.
Osmanlı hükümdarları; Bey, Padişah, Gazi, Han, Hakan, Sultan, Hünkâr, Hüdavendigar gibi unvanlar kullanırlardı.
Padişahlar, Yavuz Sultan Selim’den itibaren “halife” unvanını da kullanmaya başladılar.
Padişah çocuklarına “çelebi” veya “şehzade” denilirdi.
Şehzadeler sancaklara atanır ve yanlarına “lala” adı verilen bir öğretmen verilirdi.
Hükümdarlık alameti; adına hutbe okutmak ve para bastırmaktı.
Divan-Hümayun (Divan): Devletin önemli işlerinin görüşülüp karara bağlandığı kuruldur. Divan bir danışma organıdır, yani son söz padişaha aittir. Divan’ın başkanı padişahtı. Divan’a Fatih Sultan Mehmet Dönemi’nden itibaren sadrazamlar (Veziriazam) başkanlık etmiştir. Divan Orhan Bey döneminde kurulmuş, II. Mahmut tarafından kaldırılarak yerine nazırlıklar (bakanlıklar) kurulmuştur. Divan bugünkü Bakanlar Kurulu gibi çalışırdı.
Divan Üyesi



Sadrazam (Veziriazam)
Padişahtan sonra en yetkili devlet adamı, padişahın vekilidir.
Büyük devlet memurlarını atama, ilerletme, görevden alma yetkisine sahiptir.
Padişah sefere çıkmadığı zamanlarda orduya komuta ederdi.
Padişahın mührünü taşırdı.
Padişah adına sözlü ve yazılı emirler verirdi.
Sadrazam bugünkü “başbakan”ın görevini yürütürdü.
Vezirler
Bilgili ve değerli devlet adamlarıyla komutanlar arasından seçilirdi.
Sadrazamın verdiği görevleri yerine getirirlerdi.
Sadrazamdan sonra en yetkili kişilerdi.
Bugünkü “milletvekilleri” nin (Devlet Bakanı) görevini yürütürlerdi.
Kazaskerler
Adalet işlerine bakarlar, kadıların ve müderrislerin atama, ilerletme ve görevden alma işlerini yaparlardı.
Adalet, eğitim, kültür ve din işlerinden sorumlu Divan üyesiydi. Askeri davalara bakarlardı.
Anadolu ve Rumeli olmak üzere iki kazasker bulunuyordu. Rumeli Kazaskeri yetki bakımından daha üstündü.
Bugünkü “yargı” görevini yürütürlerdi.
Günümüzde “Adalet, Milli Eğitim ve Kültür Bakanı” karşılığındadır.
Defterdarlar
Maliye işlerine bakar, bütçeyi hazırlarlardı, devletin gelir ve giderlerini denetlerdi.
Anadolu ve Rumeli Defterdarı olmak üzere iki defterdar vardı. Rumeli’deki defterdar baş defterdardı.
Bugünkü “Maliye Bakanı” görevini yürütürlerdi.
Nişancı
Kanunları iyi bilir, gerektiğinde Divan’da açıklamalarda bulunurdu, eski ve yeni yasaların farklarını incelerdi.
Fethedilen toprakları gelirlerine göre ilgili defterlere kaydederdi.
Devletlerarası yazışmaları sağlardı.
Dirlikleri kaydeder ve dağıtımını yapardı.
Tapu ve kadastro işlerine bakardı, ele geçirilen toprakları tapu defterine geçerdi.
Yazışmalarda, ayrıca padişah ferman ve beratlarına padişahın “Tuğra” sını (imzasını) çekerdi.
Şeyhülislam
Ülkedeki din adamlarının, din işlerinin, medresenin ve ulemanın (bilim adamlarının) başı kabul edilirdi.
Devlet işlerinin, Divan’da verilen savaş, barış ve idam kararlarının, İslam dinine uygun olup olmadığına karar verirdi. Verdiği bu karara “fetva” denirdi.
Padişahlar ve sadrazamlar yapacakları işler için şeyhülislamdan fetva alırlardı.
Kuruluş döneminde Divan’ın asli üyesi olmayan şeyhülislam, Kanuni Dönemi’nde Divan’ın asli üyesi haline geldi.
I. Mahmut dönemine kadar, müftü diye anılmıştır.
Kaptan-ı Derya
Deniz kuvvetlerinin başkomutanı idi.
Donanma ve denizcilikle ilgili işlerden sorumluydu.
Yükselme döneminde Divan’ın asli üyesi oldu.
İstanbul’da kaldığı zamanlarda Divan toplantılarına katılırdı.
Günümüzde “Deniz Kuvvetleri Komutanı” karşılığıdır.
Yeniçeri Ağası
Yeniçerilerin komutanıydı. Divan’ın doğal üyesi sayılır ve görüşmelere katılırdı.
Yeniçeri Ağası, arz günü padişahın huzuruna çıkar ve yeniçeri ocağı hakkında bilgi verirdi.
İstanbul’un güvenliğinden sorumlu idi.
Reisü’l Küttap
Dışişlerinden sorumlu divan üyesidir.
Önceleri Nişancı’ya bağlı devlet memuru idi.
Günümüzde “Dışişleri Bakanı” karşılığıdır.


http://www.sorubak.com/blog/osmanlida-devlet-yonetimi.html adresinden alınmıştır.


3 Nisan 2012 Salı

OSMANLI DEVLETİ SİYASİ OLAYLAR

Siyasi Olaylar ıslahatlar
Kategori : Osmanlı Tarihi
 
I.ABdÜLHAMİT DEVRİ ISLAHATLARI
(1774-1789):
III. Mustafa'nın ölümüyle yerine I. Abdülhamit geçti.
Önemli Siyasi Olayları:
a)- Küçük Kaynarca Antlasması imzalandı.(1774)
b)- 1783'de Ruslar Kırım'ı isgal etti.
c)- 1787-1792 Osmanlı-Rus+Avusturya savası basladı. 1789'da ölümüyle yerine III.Selim geçti.
Islahatlar:
a)- İstanbul'da bir istihkam okulu açıldı.
b)- Maliye'de ve askeri alanda ıslahatlara devam edildi.
I.MAHMUT DEVRİ ISLAHATLARI
(1730-1754)
Patrona Halil İsyanı sonucu Nevsehirli damat ibrahim Pasa ve yakınları öldürüldü. Padisah III. Ahmet tahttan indirildi, yerine I. Mahmut getirildi.
Önemli Siyasi Olayları:
a)- 1736-1739 Osmanlı-Rus+Avusturya Savasları sonucunda BELGRAT Antlasması imzalandı.
b)- 1740 Yılında Fransızlara verilen Kapitülasyonlar sürekli hale getirildi.
c)- 1746 yılında dran'la Kasr-ı Sirin Antlasmasındaki sınırları kabul eden antlasma imzalandı.
Islahatlar:
a)- Humbaracı Ahmet Pasa, Topçu ve Humbaracı ocaklarında ıslahatlar yaptı.
b)- Üsküdar'da KARA MÜHENddSHANESd (Mühendishane-i Berri Hümayun) adlı bir subay okulu açıldı.
II.MAHMUT'UN ASKERİ ALANDAKİ ISLAHATLARI
1)Alemdar Mustafa Pasa, Nizam-ı Cedit ordusunun yerine Sekban-ı Cedit Ordusunu kurdu.
2)II.Mahmut Alemdar Mustafa Pasanın öldürülmesi üzerine Sekban-ı Ceditin yerine EŞKİNCİ OCAĞINI kurdu.
3)1826'da Yeniçeri Ocağını kaldırarak (Vakayı Hayriye Olayı) yerine ASAKİR-İ MANSURE-İ MUHAMMEDİYE
ordusu kuruldu.
4)Yeni kurulan Asakir-i Mansure-i Muhammediye ordusu tümen, tabur, bölük gibi birliklere ayrıldı. Eğitimi için Prusya'dan subaylar getirildi. Avrupaya subaylar gönderildi.
II.Mahmut ve Islahat Hareketleri
II. Mahmut devri (1808-1839), hem gerçekleştirilen yenilik hareketleri ile hem de etnik ve siyasî isyanlarıyla Osmanlı Devleti'nin yol ayrımına girdiği bir dönemi ifade eder. II.Mahmut, öncelikle orduyu baştan aşağı düzenlemek ile işe başladı. Yeniliklere karşı çıkan Yeniçeri Ocağı bir nizamname ile ortadan kaldırıldı. Vak'a-yı Hayriye olarak adlandırılan bu köklü değişiklikle (15-16 Haziran 1826), yeni bir ordu oluşturuldu. Ancak yeniçeriler bu düzenlemeye boyun eğmeyerek isyan ettiler. Sadrazam'ın sarayını basan yeniçeriler sadrazamın ve ıslahatçıların başlarını istediler. Ancak At Meydanı'nda toplanan yeniçeriler dağıtıldı, ocakları bombalandı. Böylece Avrupa tarzında yeni bir ordunun kurulması yönündeki en büyük engel ortadan kaldırılmış oluyordu. II. Mahmut hükûmet teşkilâtında da değişikliklere giderek kabine ve nezaret (bakanlık) usulünü benimsedi. 1836 yılında Dahiliye ve Hariciye Nazırlıkları kuruldu. Avrupa devletleri ile A.B.D ile ticarî anlaşmalar yapıldı. İktisadî ve adlî sistemde değişikliklere gidildi. Avrupa tarzında eğitim veren rüştiyeler, Harbiye ve Tıbbiye okullarının açılması vb. gibi eğitim alanında da ıslahatlar gerçekleştirildi. Fakat, kimi şeklî, kimi öze yönelik bu yenilikler devletin içinde bulunduğu zorlukları aşmasına yetmediği gibi, Osmanlı coğrafyasındaki parçalanma II.Mahmut döneminde daha da hissedilir hale geldi.
III.MUSTAFA DEVRİ ISLAHATLARI
(1757-1774):
III. Mustafa döneminde Lehistan meselesi yüzünden 1768-1774 Osmanlı-Rus Savası yapıldı. Savaş Osmanlı devleti için felaketle sonuçlandı. III. Mustafa kederinden öldü.(1774)
Islahatlar:
a) "Baron dö Tot" Sürat topçuları adlı bir birlik kurdu, topçu ve istihkam sınıflarını yetistirdi.
b) Hendeshane adlı okulda denizcilik ve topçuluk eğitimi verildi.(Mühendishane-i Bahri Hümayun)
c) Maliyede düzenlemeler yapıldı.
III. Selim'in Islahat Çalışmaları
Nizam-ı Cedit
İyi bir eğitim görmüş olan III. Selim bu barış döneminden faydalanarak, devlet içinde, özellikle askerî alanda, ıslahatlar yapmak istiyordu. Bu maksatla, Nizâm-ı Cedit adı verilen ilk ıslahat hareketiyle, yeni bir ordu kurdu(1793). Yeniçeri Ocağı'nı kaldıramayacağını bildiğinden, öncelikle Nizâm-ı Cedid denilen bu orduyu batılı tarzda düzenleyip, başarısını kanıtlamak gerekliydi. Ancak bundan sonra Yeniçeri Ocağı lağvedilebilirdi. Fakat kendileri aleyhine ortaya çıkan gelişmelerden endişe duyan Yeniçeriler, bazı devlet adamlarını da yanlarına çekerek yeniliklere karşı çıktılar ve isyan ettiler. Üstelik bu arada Napolyon Bonapart, bir orduyla Mısır'ı işgale başlamıştı (1798). Osmanlılar, Rusya, İngiltere ve Sicilya'nın da menfaatlerine dokunan Fransız işgaline karşı harekete geçti. Ehramlar savaşıyla, Mısır'ı ele geçirip, kuzeye yönelen Bonapart, Akka'da Osmanlı savunmasını geçemedi (1799). Kuşatmayı kaldıran Napolyon geri dönerken, yerine bıraktığı ordu komutanları da mağlûp edildiler. Neticede Fransızlar Mısır'ı terk etmek zorunda kaldı(1801). Fransa'yı barışa zorlayan önemli bir sebeplerden birisi de, Akdeniz'de Rus ve Türk donanmalarının iş birliği yapmaları, İngiltere'nin Fransız savaş ve ticaret gemilerini taciz etmesiydi. Fransa'nın Akdeniz ve Orta Doğu'daki ticarî menfaatlerinin zedelenmesi onları barışa zorlamaktaydı.
1802'de imzalanan anlaşmayla Fransa bölgede yine ticaret yapma güvencesi almış ve kapitülâsyon hakkını elde etmiştir. Bu olayı bahane ederek Akdeniz'e inen Rus donanması, Osmanlı donanmasıyla birlikte Fransa'nın elindeki bazı adaları ele geçirmiş idi. Fakat halk, ebedî düşman olarak gördüğü Rusya ile iş birliği yapılmasına büyük tepki göstermiş ve bunun sonunda III. Selim'e ve ıslahatlarına karşı cephe genişlemişti. Üstelik Napolyon'un, Orta Doğu'da Araplara yönelik propagandasının da etkisiyle bölgede bazı isyanlar çıkmıştı. Böylece Bulgaristan ve Sırbistan'da çıkan isyanlara bir de Suriye'de ve Hicaz'da çıkan isyanlar eklenmiş oluyordu. Vehhabiler ayaklanarak, 1803-1804'te Mekke ve Medine'yi ele geçirmişlerdi. Osmanlıların tekrar Fransa ile yakınlaşmaları, İngiliz ve Rusları harekete geçirmiş ve sonunda Rusya Eflak ve Boğdan'ı işgal etmişti. Bu savaş sürerken Nizâm-ı Cedit'in Rumeli''ye de kaydırılmasından memnun olmayan isyancılar Şehzade Mustafa'nın tahrik ve teşvikiyle birleşerek İkinci Edirne Vak'ası denilen büyük bir ayaklanma başlatmışlardı (1806). Neticede İstanbul'da patlak veren Kabakçı Mustafa İsyanı III. Selim'in sonunu hazırladı. Saraya giren isyancılar III. Selim'i tahttan indirerek yerine IV. Mustafa'yı tahta geçirdiler (29 Mayıs 1807). Nizâm-ı Cedid lağvedildi. Fakat III.Selim'e bağlı olan Ruscuk bayraktarı Mustafa, yenilik taraftarlarıyla birleşerek, karşı darbede bulundu. Amacı III. Selim'i yeniden tahta çıkarmaktı. IV. Mustafa'nın, sabık padişahı öldürttüğünün öğrenilmesi üzerine, kardeşi II.Mahmut başa geçirildi (28 Temmuz 1808).
Alemdar Mustafa Paşa sadareti üslenerek, III. Selim'in başlattığı ıslahatları devam ettirmeye çalıştı. Nizâm-ı Cedit'i, Sekbân-ı Cedit adı ile yeniden canlandırdı. Ancak ulemayı ve yeniçerileri memnun edemeyen Alemdar Mustafa Paşa, 1809'da çıkan bir isyanda öldü.
Üçüncü Selim'in ıslahatları
Islahatlar:1774-1789
III. Selim döneminde yapılan Islahatlara genel olarak Nizam-ı Cedit (Yeni düzen) denilmiştir.
a) Nizam-ı Cedit Ordusunu kurarak, yeniçeri ocağını geri plana düşürdü. (İsveçli subayların eğittiği bu ordu, Akka'da Napolyon'u yenmeyi başardı.)
b) Islahat hareketlerine ve Nizam-ı Cedit ordusuna gelir sağlamak amacıyla İRAD-I CEDDİT adıyla yeni bir hazine kurdu.
c) Kara ve deniz mühendishaneleri genişletildi.
d) Yeniçeri ve diğer Kapıkulu Ocakları düzene sokuldu.
e) Tersaneler yenilendi, modern toplar döküldü.
f) Avrupa'daki gelişmeleri öğrenmek için Paris, Londra, Viyana ve Berlin'de devamlı elçilikler açıldı.
g) İlmiye sınıfında ve devlet dairelerinde düzenlemeler yapıldı.
h) Bilim ve sanat eserleri batı dillerinden Türkçe'ye çevrildi.






http://www.gozlemci.net/4325-siyasi-olaylar-islahatlar.html adresinden alınmıştır.

OSMANLI DEVLETİ TARİHİ

CİHAN PADİŞAHI



Fatih Sultan ıı.mehmet Han
Bir akın ki sorma rüzgarla yarış
Vatan oldu Anadolu her karış
Ellerim havada Hak'ka yalvarış
Hilal'i Bizans'ta göreyim dedim
Gemiler iner kara'dan suya
Veliler,dervişler başladı hu'ya
Sahip olduk artık biz bu ahu'ya
Kapanıp secdeye şükredem dedim
Devamı

KURULUS DONEMİ

Osmanli beyligi ve Osmanli devletinin kurulus Devri Ve Cihan Padisahlari
Devamı

FETRET DEVRİ
 
Sehzadelerin Hakimiyet Mucadelesi
Suleyman Celebi Donemi Ve Sehzadeler
Fetret Devri Sonrasi Olaylar
Devamı

YUKSELME DÖNEMİ
 
Osmanlida Yukselme Devri İstanbulun Alinması Silah Sanayisinin Gelismesi
Devamı

DURAKLAMA DÖNEMİ

Osmanli Duraklama Donemi 4. Murad Han Donemi Genc Osman Donemi Lale Devri Yurtta İlk Mason Locasi
Devamı

GERİLEME  VE SON

Osmanli Gerileme Donemi Ve Son Osmanlinin Cöküsü Tanzimat Donemi Sarikamis Faciasi Akka Zaferi Vahiduddin Donemi Ve Son Osmanlilar
Devamı
ADALET DUZENİ


Osmanlı Başarısının Asıl Sebebi
Adalet Düzenin Deki Üstünlük Ve İnsaniliktir
Devamı

ASKERİ TEKNİKLERİ

Osmanlı Başarısının İki Sebebi
Devlet Teşkilatında Mükemmellik Ve
Askeri Teknikte Ki Üstünlük İdi
Devamı


Son Eklenen Videolar                                                       Son Eklenen   Dokumanlar
Genc Osman nasil Olduruldu
Abdulaziz in Oldurulmesi Video
Vahdettin Han Vedası
Hanedan Gerçek Resimler Klip
İstanbulun Fethi Super Klip
Osmanli Onemli Sorular Cevaplari
Osmanli Devleti Padisah Biyografileri
Osmanli Hakkinda Bilmedikleriniz
I.Dunya Savasi Oncesi Osmanli Ordusu
Viyanayi Kurtaran Kibir







http://www.etarih.net/tr/osmanlitarihi.html adresinden alınmıştır.





OSMANLI DEVLETİ PADİŞAHLARI

Ertugrul Gâzi
Osman I. (1299-1326)
Orhan I. (1326-1359)
Murad I. (1359-1389)
Beyazid I. (1389-1402)
Mehmed I. (1403-1421)
Murad II. (1421-1451)
Fatih Mehmed II. (1451-1481)
Beyazid II. (1481-1512)
Selim I. (1512-1520)
Süleyman I. (1520-1566)
Selim II. (1566-1574)
Murat III. (1574-1595)
Mehmed III (1595-1603)
Ahmed I. (1603-1617)
Mustafa I. (1617-1623)
Osman II.(1618-1622)
Murat IV. (1623-1640)
Ibrahim I. (1640-1648)
Mehmed IV. (1648-1687)
Süleyman II. (1687-1691)
Ahmed II. (1691-1695)
Mustafa II. (1695-1703)
Ahmed III. (1703-1730)
Mahmud I. (1730-1754)
Osman III. (1754-1757)
Mustafa III. (1757-1774)
Abdülhamid I. (1774-1789)
Selim III. (1789-1807)
Mustafa IV. (1807-1808)
Mahmud II. (1808-1839)
Abdülmecid I. (1839-1861)
Abdülaziz I. (1861-1876)
Murat V. (1876)
Abdülhamid II. (1876-1909)
Mehmed V. Resad (1909-1918)
Mehmed VI. Vahdettin (1918-







http://www.enfal.de/padsah.htm
                                                    OSMANLI PADİŞAHLARI

OSMANLI DEVLETİNDE DÖNEMLER

Osmanlı Devleti ya da Osmanlı İmparatorluğu (Osmanlı Türkçesi: Devlet-i Aliyye-i Osmaniye) 1299-1922 yılları arasında varlığını sürdürmüş Türk devletidir.
Devletin kurucusu ve Osmanlı Hanedanının atası olan Osman Gazi, Oğuzların Bozok kolunun Kayı boyundandır. Devlet, Bilecik ilinin Söğüt ilçesinde kurulmuştur. İstanbul ile sınırlı bir şehir devletine dönüşmüş olan Bizans İmparatorluğu'nu yıkmış, bazı tarihçilere göre bu Yeni Çağ'ı başlatan olay olmuştur. Osmanlı Devleti gücünün doruğunda olduğu 16. ve 17. yüzyıllarda üç kıtaya yayılmış ve Güneydoğu Avrupa, Orta Doğu ve Kuzey Afrika'nın büyük bölümünü egemenliği altında tutmuştur. Ülkenin sınırları batıda Cebelitarık Boğazı (ve 1553'te Fas kıyıları)'na, doğuda Hazar Denizi ve Basra Körfezi'ne, kuzeyde Avusturya, Macaristan ve Ukrayna'nın bir bölümüne ve güneyde Sudan, Eritre, Somali ve Yemen'e uzanmaktaydı. Osmanlı Devleti 29 eyaletten ve vergiye bağlanmış Boğdan, Erdel ve Eflak prensliklerinden oluşmaktaydı. Devlet zaman zaman denizaşırı topraklarda da söz sahibi olmuştur. Atlantik Okyanusu'ndaki kısa süreli toprak kazanımları Lanzarote (1585), Madeira (1617), Vestmannaeyjar (1627) ve Lundy (1655) bu duruma örnek olarak gösterilebilir.
Devlet altı yüzyıl boyunca Doğu dünyası ile Batı dünyası arasında bir köprü işlevi görmüştür. Büyük Jüstinyen'in 1000 yıl önce egemen olduğu Konstantinopolis (başkent İstanbul ve Kanuni Sultan Süleyman döneminde ele geçirilen çevre bölgeler)'e sahip olan Osmanlı Devleti, Bizans İmparatorluğu'nun Müslüman bir ardılı olarak kabul edilir. Osmanlı Devleti, Bizanslıların mimari, mutfak, müzik, boş zaman etkinlikleri ve devlet yönetimi alanlarındaki gelenek, görenekler ve tarihi birikimini de benimsemiş ve bu kavramları devlet bünyesinde yaşamakta olan Asya Türk Kültürü ve İslam Kültürü aracılığıyla Osmanlı kültürel kimliği olarak adlandırılan özgün bir biçime dönüştürmüşlerdir. Hakimiyeti altında bulunan topraklarda yaşayan halklar zaman zaman, toplu ya da yerel ayaklanmalar ile Osmanlı iktidarına karşı çıkmışlardır. Genel olarak din, dil ve ırk ayrımından uzak durduğu için yüzyıllarca birçok devleti ve milleti hakimiyeti altında tutmayı başarmıştır. Osmanlı Devleti, Eski Türk örf ve adetlerinin ve İslam kültürünün yükümlülüklerinin doğrultusunda bir yönetim şekli belirlemiştir.



http://www.osmanli-devleti.com/ adresinden alınmıştır.

OSMANLI DEVLETİ

Osmanlı Devleti
Osmanlı Devleti, 13. yüzyıl sonlarından 20. yüzyılın ilk çeyreğine değin varlığını sürdüren Türk devleti. Anadolu'da kurulmuş, sınırları tarihi boyunca çok değişmekle birlikte en geniş döneminde bugünkü Arnavutluk, Yunanistan, Bulgaristan, Yugoslavya, Romanya ye Akdeniz'in doğusundaki adaları, Macaristan ve Rusya'nın bazı kesimlerini, Kafkasya, Irak, Suriye, Filistin ve Mısır'ı, Cezayir'e kadar tüm Kuzey Afrika'yı ve Arabistan'ın bir bölümünü kapsamıştır.







http://www.turkcebilgi.com/ansiklopedi/osmanl%C4%B1_devleti ADRESİNDEN ALINMIŞTIR.

OSMANLI DEVLETİ

Osmanlı Devleti
Osmanlı Devleti, 13. yüzyıl sonlarından 20. yüzyılın ilk çeyreğine değin varlığını sürdüren Türk devleti. Anadolu'da kurulmuş, sınırları tarihi boyunca çok değişmekle birlikte en geniş döneminde bugünkü Arnavutluk, Yunanistan, Bulgaristan, Yugoslavya, Romanya ye Akdeniz'in doğusundaki adaları, Macaristan ve Rusya'nın bazı kesimlerini, Kafkasya, Irak, Suriye, Filistin ve Mısır'ı, Cezayir'e kadar tüm Kuzey Afrika'yı ve Arabistan'ın bir bölümünü kapsamıştır.







http://www.turkcebilgi.com/ansiklopedi/osmanl%C4%B1_devleti ADRESİNDEN ALINMIŞTIR.

28 Mart 2012 Çarşamba

çevre kirliliği sonuçları

Alıntı:
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı 
çevre kirliliğinin sonuçları nelerdir ?
Çevre Kirliliği
MsXLabs.org & Temel Britannica
Çevrebilimciler çevreyi canlı, cansız bütün doğal varlıkların ve doğa­daki insan yapısı öğelerin bütünü olarak tanımlarlar. Bu çevre, çeşitli insan etkinlikleri sonucunda oluşan atıklar, duman, zehirli kim­yasal maddeler ve öbür zararlı maddelerle sürekli kirlenmektedir. Toprak, su ve hava kirliliğinin yanı sıra gürültü ve radyoaktiflik gibi daha yeni öğeleri de kapsayan çevre kirliliği günümüzde tüm dünyada önemli bir sorun haline gelmiştir. Özellikle büyük kent­lerde ve sanayi bölgelerinde insan sağlığını tehdit eden ciddi boyutlara ulaşan ve 1970'lerden başlayarak geniş kitlelerin ilgisini çeken çevre kirliliği aslında yeni bir sorun değildir. Yeni olan, bu kirliliğin tüm dünyada ulaştığı ciddi boyutlar ve insanların bu tehli­kenin bilincine varmaya başlamalarıdır.
Ortaçağda özellikle kentler çok pisti, su kaynakları kirliydi ve salgın hastalıklar hızla yayılırdı. Kentlerin koşulları zamanla iyileşti­rildi, ama Sanayi Devrimi'nden bu yana hızla büyüyen sanayi üretiminin ortaya çıkardığı atıklar çevre kirliliğine yeni boyutlar getirdi. Artan ve belirli kentsel alanlarda yoğunlaşan nüfusun çeşitli etkinlikleri sonunda ortaya çıkan atıkların yok edilmesi gittikçe daha karmaşık bir soruna dönüştü. Artan enerji gereksinimini karşılamak için kullanılan ya­kıtların dumanı havayı, akarsu ve denizlere boşaltılan atıklar suları kirletti. Kısa sürede çürüyüp ayrışarak doğaya karışan organik atıklara, uzun yıllar bozulmadan kalan plas­tik, metal, cam gibi sanayi atıkları eklendi. Çöplükler geniş alanlara yayıldı. Zehirli kimyasal ve radyoaktif maddelerden olu­şan atıklar bütün canlı varlıklar için tehlike oluşturmaya başladı. Kirliliğin en yoğun oldu­ğu yerlerde insanlar ve hayvanlar ölmeye başladı, bitkiler kurudu. Doğadaki dengelerin bozulması yaşamı tehdit etmeye başlayınca, daha çok sayıda insan çevre kirliliğinin tehli­kesini gördü ve bunun önlenmesini istemeye başladı. Çevre kirliliğini önlemenin yolları aranıp bulundu. Ama kirliliği önleyecek bü­tün önlemler ek harcamalar gerektirdiği ve sanayi üretimini daha pahalı hale getirdiği için bunların her zaman istekle uygulandığı söyle­nemez.
Çevre kirliliğini azaltmak için en iyi çözüm atıkların sanayinin hammadde gereksinimini karşılamakta kullanılmasıdır. Örneğin, kulla­nılmış şişe ve camlar, metal, kâğıt ve plastik atıklar bu maddelerin yeniden üretiminde hammadde olarak kullanılabilir. Öte yandan, denizlere bo­şaltılan atıklar önceden arıtılarak zararlı mad­delerden temizlenmeli, radyoaktif ve zehirli kimyasal atıklar özel koruyucular içinde yer­altına gömülmelidir. ABD'deki Love Canal olayı bu tür atıkların tehlikelerini açıkça ortaya koymuştur. New York eyaletinde, Niagara Çavlanı yakınında plastik ve kimya­sal maddeler üreten bir fabrika, 1940'lardan başlayarak atıklarını fabrika yakınındaki eski bir su kanalına boşaltmış, daha sonra doldu­rulan ve üzeri killi toprakla kapatılan kanalın üstünde okullar, evler yapılmıştı. Ancak 1971'de, zehirli kimyasal atıkların killi top­raktan sızdığı ve bölgenin, bazıları kansere neden olan kimyasal maddelerle kirlendiği belirlendi. Sonunda Love Canal yöresi felaket bölgesi ilan edilerek boşaltıldı. Sızıntıyı önle­mek ve kirlenmenin zararlarını gidermek için 20 milyon dolardan fazla para harcandı.



Kaynak: http://www.msxlabs.org/forum/soru-cevap/315174-cevre-kirliliginin-sonuclari-nedir.html#ixzz1qOntEuKT adresinden alınmıştır.

çevre kirliliği sloganları

çevre kirliliği slogan,çevre kirliliği sloganı,çevre kirliliği hakkında slogan
* Yeşili sev, hayatı sev.
* Biz doğayı korudukça doğa da bizi korur
* Herkes sağlıklı, dengeli bir doğal çevrede yaşamak hakkına sahip*tir
* Çevre kirliliği, her anımızı etkileyen sağlıklı bir yaşam konusudur
* Sağlıklı yaşam, sağlıklı çevre ile olur
* Yarının doğası bugünden yaratılır
* Bakarsan bağ olur, bakmazsan dağ olur
* Yaş kesen, baş keser



Çevre ve doğa emanettir emanete sahip çıkalım..
Kirlettiğimiz havayı gene biz ciğerlerimize dolduracağız.
Uçmuyorsa kuşlar, ölüyorsa balıklar, nasıl yaşar insanlar?
Ormanlar bir ülkenin akciğerleridir.
Biz doğayı korudukça doğada bizi korur.
Yarının doğası bugünden yaratılır.
ÇEVRE; miras değil gelecek nesillere devredilecek emanettir.
Lütfen çevremizi kirletmeyin, bir gün lazım olur.
Çevreyi hor gören gelecegi zor görür.
Dünyayı karartmayın hayatı karartmayın!
Havayı temiz tutun çevreyi aydınlatın!


http://www.forumdas.net/sloganlar/cevre-kirliligi-sloganlari-88308/ adresinden alınmıştır.

çevre kirliliği çeşitleri

Çevre kirliliği çeşitleri genel olarak; hava kirliliği, su kirliliği, toprak kirliliği, gürültü kirliliği ve görüntü kirliliği olarak sınıflandırılır. Çevre kirlilikleri doğaya zarar vererek doğrudan veya dolaylı olarak doğada yaşamını sürdüren tüm canlıların zarar görmesine neden olmaktadır. Günümüzde görüntü kirliliği ve ışık kirliliği de çevre kirlilikleri olarak karşımıza çıkmakta, bu çevresel kirlilikler yine insanlar tarafından oluşturularak insanların ve diğer canlıların zarar görmesine neden olmaktadır.

Çevrenin kirlenmesi, ekosistemin dengelerini bozarak iklimsel değişikliklere sebep olmaktadır.  

Hava Kirliliği
Atmosferde toz, duman, gaz, koku ve saf olmayan su buharı şeklinde bulunabilecek kirleticilerin, insanlar ve diğer canlılar ile eşyaya zarar verebilecek miktarlara yükselmesi, “Hava Kirliliği” olarak nitelenmektedir. Havayı kirleten maddelerin sınır değerleri (havada zararlı olmayacak derecedeki en yüksek değerleri), her ülkenin ilgili kuruluşları tarafından yönetmeliklerle belirlenir. Kirletici maddelerin niteliğine göre, canlılara vereceği zarar şekil ve dereceleri de değişir. Hava kirliliğine karşı alınabilecek önlemler, kirlilik kaynağına göre (fabrika, termik santral, konutlar, taşıt araçları) çeşitlidir.
  

Hava kirliliğindeki artışlar canlıların sağlığını olumsuz yönde etkileyerek özellikle insanlarda çeşitli akut sağlık sorunlarına neden olmaktadır. Kirleticilere uzun süreli maruz kalınması sağlıkta kronik etkilerin ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Hava kirliliğinin sağlık etkisi öksürük ve bronşitten, kalp hastalığı ve akciğer kanserine kadar değişmektedir. Kirliliğin olumsuz etkileri sağlıklı kişilerde bile gözlenmekle birlikte, bazı duyarlı gruplar daha kolay etkilenmekte ve daha ciddi sorunlar ortaya çıkmaktadır.

Su Kirliliği
Su kirliliği, istenmeyen zararlı maddelerin, suyun niteliğini ölçülebilecek oranda bozmalarını sağlayacak miktar ve yoğunlukta suya karışma olayıdır. Konutlar, endüstri kuruluşları, termik santraller, gübreler, kimyasal mücadele ilaçları, tarımsal sanayi atık suları, nükleer santrallerden çıkan sıcak sular ve toprak erozyonu gibi süreçler ve maddeler su kirliliğini meydana getiren başlıca kaynaklardır. Bunların hepsi doğrudan doğruya veya dolaylı olarak canlı ve cansız varlıklara zarar vermektedir.

 
 Toprak Kirliliği:
“Toprağın verim gücünü düşürecek, optimum toprak özelliklerini bozacak her türlü teknik ve ekolojik baskılar ve olaylar”, toprak kirliliği veya toprak kirlenmesi olarak nitelenir.Toprak kirlenmesi, hava ve suları kirleten maddeler tarafından meydana getirilir. Örneğin, kükürtdioksit oranı yüksek olan bir atmosfer tabakasından geçen yağmur damlacıkları asit yağışları halinde toprağa gelir. Toprak içine giren bu asitli sular ağaç köklerini, bitkisel ve hayvansal toprak canlılarını zarara uğratır. Toprağın reaksiyonunu etkileyerek besin maddesi dengesini bozar, taban sularını içilmez hale getirir. Aynı şekilde çöp yığınlarından toprağa sızan sular, kirli sulama suları, gübre çözeltileri, radyoaktif maddeler, uçucu küller, toprağı kirleten madde ve kaynaklardır. Toprak kirliliğini önlemek için çok çeşitli teknik, ekolojik ve hukuksal önlemler alınır.

Toprak kirliliğinin önlenmesi amacıyla; arazi ve doğal kaynaklarla ilgili planlama, uygulama, değerlendirme, kontrol, izleme ve eşgüdüm mekanizmaları güçlendirilmeli; tarım ve orman arazilerinin amaç dışı kullanımı engellenmeli; ormanlaştırma, yeniden ormanlaştırma, erozyon kontrolü ve çayır/mera ıslahı için gerekli finansman sağlanmalıdır. Toprak kirliliğinin ulusal düzeyde tespiti için envanter çalışması oluşturulmalı, belirlenen alanların kayıt edilmesi, izlenmesi ve iyileştirme çalışmaları yapılması gerekmektedir.

Gürültü Kirliliği:
İnsanlar üzerinde olumsuz etki yapan ve hoşa gitmeyen seslere genel olarak gürültü denir. Özellikle büyük kentlerimizde gürültü yoğunlukları oldukça yüksek seviyede olup, Dünya Sağlık Örgütü'nce belirlenen ölçülerin üzerindedir. Kent gürültüsünü artıran sebeplerin başında trafiğin yoğun olması, sürücülerin yersiz ve zamansız klakson çalmaları ve belediye hudutları içerisinde bulunan endüstri  bölgelerinden çıkan gürültüler gelmektedir. Meskenlerde ise televizyon ve müzik aletlerinden çıkan yüksek sesler, zamansız yapılan bakım ve onarımlar ile bazı işyerlerinden kaynaklanan gürültüler insanların işitme sağlığını ve algılamasını olumsuz yönde etkilemekte, fizyolojik ve psikolojik dengesini bozmakta, iş verimini azaltmaktadır.

Görüntü Kirliliği:


İnsanın görme alanına girdiğinde insan tabiatına hoş gelen, onu rahatsız etmeyen görüntülere güzel; insanı rahatsız eden, bir şekilde olumsuz etkileyen görüntülere de çirkin denilebilir. Bu tanıma uygun olarak  insanların doğal çevrede yapmış olduğu olumsuz değişikliklerle sağlıklı insanların görüntü alanlarının kişileri  rahatsız edici hale getirilmesine "görüntü kirliliği" denilmektedir. Günümüzde sanayileşmenin, nüfusun ve çarpık kentleşmenin hızla artması insanları etkileyen görüntü kirliliklerinin ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Sanayileşme beraberinde görüntü kirliliği ve çevre kirliliğini getirmektedir. Gelişi güzel kurulmuş ve çevresel olarak hiç bir önlem almamış sanayiler aynı zamanda çevrede yaşayan ve o çevrede zorunlu olarak bulunmak zorunda kalan insanların yaşamlarında kötü görüntülerin oluşmasına neden olmaktadır. Nüfusun hızla artması ile birlikte plansız kentleşme sıklığı da artmaktadır.

 


http://www.cevreonline.com/cevrekr/cevrekirlilik%20cesitleri.htm adresinden alınmıştır.

                                                 köy çocuklarından çevre kirliliğine tepki


çevre kirliliğinin nedenleri

Çeşitli kaynaklardan çıkan katı, sıvı ve gaz halindeki kirletici maddelerin hava, su ve toprakta yüksek oranda birikmesi çevre kirliliğinin oluşmasına neden olmaktadır. Hızla artan dünya nüfusunun ihtiyaçlarının karşılanması için teknolojinin gelişmesine bağlı olarak endüstrileşmenin de artması gerekmektedir. Sanayideki bu artış beraberinde var olan doğal kaynakların hızla tükenmesine neden olmaktadır. Doğal kaynaklar hızla tükenirken, üretim ve tüketimden kaynaklı atıkların önlemler alınmadan doğaya atılması Çevre Kirliliğinin oluşmasına ortam sağlamaktadır. Çevre kirliliğinin en önemli nedenleri aşağıda kısaca sıralanmıştır.
Hızlı nüfus artışı,
Plansız kentleşme,
Plansız endüstrileşme
Doğal kaynakların ölçüsüz kullanılması.
Kuşkusuz çağımız, dünya tarihinde en fazla gelişme ve ilerlemelere sahne olmaktadır. Beşeriyetin sanayileşme ve tekniğin her alandan gelişmenin azami noktası yaşamakta olduğumuz zaman dilimi içindedir. Bu hızlı gelişme her geçen gün dahada hızla artmaktadır. Bu arada, insanlar da doğal zenginlik kaynaklarını hızla tüketmektedirler.


http://www.cevreonline.com/cevrekr/cevrekirlilik%20nedenleri.htm adresinden alınmıştır.



çevre kirliliği nedir ?

Çevre Kirliliği Nedir !
Günümüzde Küresel ısınmanın 1. Numaralı neden olarak gösterilen çevre kirliliği ile ilgili bu yazıyı gördüm ve sizlerle paylaşmak istedim buyrun bu yazıda Çevre nedir ve çevre kirliliği ile ilgili gerekli cevapları bulacağınıza inanıyorum.

Çevre Ve Çevre Kirliliği ile ilgili Yazı

Çevre; dünya üzerinde yaşamını sürdüren canlılarının hayatları boyunca ilişkilerini sürdürdüğü dış ortamdır. Diğer bir deyişle “Ekosistem” olarak tanımlanabilir. Hava, su ve toprak bu çevrenin fiziksel unsurlarını, insan, hayvan, bitki ve diğer mikroorganizmalar ise biyolojik unsurlarını teşkil etmektedir. Doğanın temel fiziksel unsurları olan, hava, su ve toprak üzerinde olumsuz etkilerin oluşması ile ortaya çıkan ve canlı öğelerin hayati aktivitelerini olumsuz yönde etkileyen cansız çevre öğeleri üzerinde yapısal zararlar meydana getiren ve niteliklerini bozan yabancı maddelerin hava, su ve toprağa yoğun bir şekilde karışması olayına "Çevre Kirliliği" adı verilmektedir.
Gelişen teknolojinin yaşamıma getirdiği rahatlık yanında, bu gelişmenin tabiata ve çevreye verdiği kirliliğin boyutu her geçen gün hızla artmaktadır.. Yaşamı daha mükemmel hale getirmek, daha sağlıklı ve uzun bir ömür sağlayabilmek amacına dönük bu gelişmelerin, gerek kırsal, gerek kentsel alanlarda olsun, doğal kaynakları bozduğu su, hava, toprak kirlenmesine yol açtığı, bitki ve hayvan varlığına zarar verdiği son yıllarda inkar edilemez bir gerçek haline dönüşmüştür

.
http://www.turkkeyif.com/genel-kultur/55217-cevre-kirliligi-nedir.html adresinden alınmıştır.